Adler Gazetesi

Coaching for Positive Change

 
 

KOÇLUK ile VAROLMANIN GÜCÜ

İnsan hazır olmadığı şeyi göremez.

Koçluk gerçekte görünen ve görünmeyi görmemizi ve en önemlisi de kalbimizle görmemizi sağlar.

Kalbimizle görmeye başladığımızda ilkönce kendi gerçekliğimizi , kendi hayallerimizi , isteklerimizi, değerlerimizi,beklentilerimizi , güçlü yanlarımızı farkedip içselleştiririz.

Böylece gerçek “ ben “ e , özümüze ulaşıp , bu öz ile varolmanın gücünü hisseder ve keyfini yaşarız.Kendimize daha fazla güvenerek , tüm kalbimizle inanarak , duygu ve düşüncelerimizi parlatarak istediğimizi gerçekleştirme gücüne sahip olabiliriz.

Evrenin içerisinde , büyük bir bütünün eşsiz bir parçası olarak , irademiz ile hayatımızı yeniden şekillendirebilir ve bilinen değil , yaşanan gerçeklerle büyür ve gelişiriz.

Hayat olması gerektiği gibi değil , olduğu gibidir.

Onu değiştiren onunla başa çıkma biçimimiz , onu yeniden şekillendirme yeteneğimizdir.

Koçluk yolculuğu , “ bizi bize “ daha fazla göstererek , yaratılanı ve var olanı zenginleştirerek yaşatmamızı ve büyüterek, besleyerek kalıcı hale getirmemize yardımcı olur.

Ayşe Elerman NEMUTLU (PCC, CPCC, ACT)
Adler CE Fakülte Lideri

 

Senin oralara hiç güz gelir mi?
Ağaç yaprak döktü diye kurur mu?
Bir hayat bitip bir hayat can bulur mu?
Bırak sana güzü ben getireyim.

Senin oralara hiç kar yağar mı?
İçin saf sessizliği arar mı?
Durmak seni beni yorar mı?
Bırak kar olup üzerini örteyim.

Senin baharın var mı baharın?
Herşeye rağmen pes etmeyen umutların?
Tomurcuklandırdığın cesur hayallerin?
Bırak bahar olup sana filizleneyim.

Sen hiç yazı yar ettin mi?
Koynuna alıp ter döktün mü ?
Hasadını cümle alem kutladın mı?
Bırak sana yazı ben yaşatayım.

İzin ver bana,
Güzün
Kışın
Baharın
Yazın
Ben olayım.
Vivaldi'nin Dört Mevsim'ine
Şuursuzca meydan okuyayım.

Sevgili Arkadaşlar, Değerli Adler Koçları,

Yaşamımız döngülerle dolu. Bir konuda bir döngünün başındayken başka bir konuda başka bir döngüyü geride bırakmaya ve yeniye hayatımızda yer açamaya çalışıyoruz. Part 3’ten de hatırlayacağınız gibi bu hayat döngülerini mevsimlere benzettiğimiz değişim modelimizde her mevsimi hakkını vererek yaşıyor olmak önemli. Peki şu an sizin gündeminizde öne çıkan konu ne? Bu konu acaba nasıl bir değişim/dönüşüm döngüsünün bir parçası? Bu döngüde aslında hangi mevsimde olmaya ihtiyacınız var? Atladığınız, ihmal ettiğiniz mevsimleriniz var mı? Yaratım süreçlerinizde bu ihmal neye mal oluyor? Bırakın yukarıdaki şiir size bu sorularda eşlik etsin. Döngülerdeki mevsimlerinizi size hatırlatsın.

Her mevsimi hakkını vererek yaşamanız dileğiyle...

Burcu YALMAN (PCC, ACPC, ACT)
Adler CE Fakülte Lideri

 


Conflict Management (Anlaşmazlık Yönetimi Koçluğu) Aralık Ayında Tekrardan Başlıyor


Geçtiğimiz yıl ilkini gerçekleştirdiğimiz Conflict Management (Anlaşmazlık Yönetimi Koçluğu) Programı 1 - 4 Aralık 2016 tarihlerinde İstanbul’da yeniden başlayacaktır. Kişilerin etkin bir şekilde belirli anlaşmazlıkları önlemeleri veya yönetmeleri ve anlaşmazlık yönetimi yetkinliklerini arttırmaları konusunda yardımcı olan Anlaşmazlık Yönetimi Programı ile becerilerinizi artırabilirsiniz. Detaylı bilgi ve sınırlı kontenjan fırsatlarından yararlanmak için info@adlerce.com adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.




Practicum Kasım Dönemi Başlıyor

İleri Düzey Koçluk Programı Practicum Sonbahar dönemi kayıtları için ilginize teşekkür ederiz. Programa yoğun katılım talebinden dolayı 2016 yılı 3. dönem Practicum Programı başlayacaktır. Koçluk Yolculuğunda Derinleşmek için İleri Düzey Koçluk Programı: Practicum™ Kasım dönemi program kayıtları başlamıştır. Erken kayıt avantajlarından yararlanmak ve sınırlı kontenjan ve başvuru için practicum@adlerce.com adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.

 

 

 


 



İzmir Adler Buluşması


22 Eylül Perşembe günü İzmir Kaya Termal Otel’de Adler İzmir Öğrencileri ile buluşuyoruz. Yeni dönemde bir araya gelmek, deneyimlerimizi paylaşmak ve birlikte keyifli vakit geçirmek için Adler İzmir Buluşması’nda sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağız...

 



Rahmetle Anıyoruz


Şirketimizin Kurucu Ortağı, Merhum Ersin Günöy’ü aramızdan ayrılışının 2. Yılında her geçen gün artan bir özlem, sevgi ve rahmetle anıyoruz... Koçluğa olan sevgisi ve adanmışlığının ışığında canı gönülden yolumuza kararlılıkla ona layık bir şekilde devam ediyoruz.

 

DUYUYOR MUSUN?

Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?

Evet…
Tabii ki..
……
Yani bilmem, duyuyor mu? Duymuyor sanırım. Hiç dikkat etmedim. Bazen duyuyor bazen duymuyor … Yani…
Sanırım…
Bilmiyorum.
Güzel soru bunu düşünmem lazım…
Kendime bu soruyu ilk sorduğumda , verdiğim cevaplar yukarıdakiler gibiydi.

O andan sonra hissettim ki, sözlerimin, karşımdaki insanda beklediğimden farklı tepkiler yarattığı zamanlar, kendimi duymadan konuştuğum zamanlardı. Ne sesimin tonunu ne de söylediklerimi hatırlamıyordum. Oysa seçtiğim sözlerin her zaman düşünülerek seçildiğini zannederdim. Kendimi duymaya odaklandığımda , sözlerimde varsayımlarımı, gereksiz sertlikte ses tonumu, yargılayan ifadelerimi , kastettiğimden farklı söylemlerimi duymaya başladım.

Koçluk yetkinliklerinin en önemlilerinden biri etkin dinlemektir. Etkin dinlemek, “bir çocuk merakıyla” sorular sormak, “danışanın satır aralarını” duymak, kendi varsayımlarımızdan uzak, gerçekte danışanın ne söylediğini anlamaya çalışmak, anladıklarımızı yansıtmak ve danışanın da kendi söylediklerinin farkına varmasını sağlamak…

Burada danışanın söylediklerini tekrar etmek, mümkün olduğunca danışanın sözcüklerinden ve ifade ediş biçiminden uzaklaşmadan kendi söylediklerini bir de bizim sesimizden duyurmak. Ben bunu danışanın kendi sözlerini “duyması” olarak tanımlıyorum. Tıpkı kendimizi duymaya odaklandığımızda olduğu gibi.

Sözlerimiz, davranışlarımız, iletişimimiz hatta bireylerden markalara uzanarak marka iletişimleri, reklamları, görselleri her zaman ifade etmeye yöneliktir. Ne söylemek istediğini, amacını anlatmak, iletmek istediği mesajı anlatmak, dikkat çekmek, dikkat çekerken yanlış “algı” oluşturmamak… İletişimimizdeki yegane amaç birşeyler ifade etmektir. İster sözlü ,ister yazılı, ister görsel olsun, hepsinin içini ifade etmeye çalıştıklarımız ile doldururuz. Peki bu çabamız karşı tarafa ne kadar ulaşır ? Tabii ki algılandığı kadar diyeceğiz değil mi?

Peki nedir bu algı?

Ben algıyı , ortaya koyduğum iletişimin karşı tarafa nasıl ulaştığı şeklinde tanımlıyorum. Yani sesimin karşı tarafa nasıl ulaştığı, sözlerimin nasıl duyulduğu, resmimin nasıl göründüğü… Benim baktığım yerden değil, mesajın gitmesini istediğim yerden nasıl göründüğü. Tıpkı bir tabloyu asıp karşısına geçip bakmak gibi, bir şarkı söyleyip sonra acaba nasıl söyledim endişesiyle dinlemek gibi.

Heralde hepimizin hayatında en az bir kez “Sözlerimden bunu mu anladın ?” sorusu olmuştur birilerine karşı. Tabi bu soruyu sorma şansımız olduysa.

“Ben ne söylüyorum?”, “Sözlerim , kendimi fade edişim ya da edemeyişim nerelerden geliyor?” “Varsayımlarım mı ben mi konuşuyorum?”, “Biriken öfkelerim mi sesime yansıyan?”, “Şu an nedir duygum?”, “O halde neden yüksek sesim, neden sert ve kelimelerim?”

“Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor mu?”
“Sözlerimden bunu mu anladın?”
Peki ben sözlerimden ne anladım…

Herşey kendini duymaya başlamakla başladı benim için. Önce kendimi duydum , sonra uzun uzun dinledim, kendime sorular sordum, sonra karşımdakini duydum ve sonra derin derin dinledim. Bu uzun yolculuğun başındayım ve muhtemelen başında kalacağım. Şİmdi bir arkadaş buldum bu yolculukta yanyana yürüsünler istedim.

“Görmek”… Aramıza hoşgeldin.

Bakalım senin için neler soracağım kendime?

Berna Tunç
İpekyol / Perakende Planlama & E-Ticaret Müdürü

 
Ana Sayfa  |  Adler  |  Hizmetler  |  İletişim