Bozkurt CENDEY - ACC, ACPC

Su Gibi

İnsanın çoğu zaman tek göremediği yer kendisidir.
Gözlerimiz kendimizden başka her şeyi görür ama kendini görmek için bir yansımaya ihtiyaç duyar. Koçluk mesleğinin en güzel hizmetlerinden biri, bu yansıtmayı sağlamasıdır. İnsana kendini gösterir. Bu noktadan hareketle bir metafor kullanılarak Koçun bir ayna vazifesi gösterdiği söylenir.
Oysa bu tanımlama yetersiz kalmakta, muhtemelen de yaptığımız mesleği kısaca anlatmak için kullanılmaktadır.

Çünkü ayna sadece görüntüdür. Tek boyutludur.
Aynadaki görüntü, aslında objenin durduğu konuma bağlıdır.
Yansıtılan görüntü nerede duruyorsa, aynada da ancak o kadarı görünür. Aynalar objenin sadece görünen yüzünü yansıtabilir. Mesela arkasını gösteremez.
Ya da aynanın açısı, objenin sadece belli bir kısmını görebilmesine imkân tanır.
Ve en önemlisi, aynada görünmeyen, objede de görünmüyordur. Görünmüyordur ama vardır. Yani yok kabul edilemez.

Ya da görüntü ancak aynanın büyüklüğü ile sınırlıdır ama sınırların ötesinde bir şey yok denilemez. Çünkü vardır. Oysa ayna küçüktür ya da aynaya sığmıyordur.

Hatta ayna dik durmuyorsa ya da eğimli duruyorsa görüntü de kayacaktır.
Bazı aynalar bombeli, bazıları eğimli, hatta bazıları çatlak bile olabilir.

Söylemek istediğim şudur ki, her ne kadar aynaların bir yansıtma aracı olduğunu bilsek de, o yansıtma aslında sadece aynanın açısından olmaktadır. Aynanın duruşu ve eğimi yansıtmayı etkilemektedir. Kısaca aynada görünen surete, aslında aynanın duruş perspektifi de dâhil olmuştur.
Bu noktadan hareketle Koçların dik ve açısız duran, doğru gösteren, gördüğünü yansıtan bir ayna olmaları şartı vardır ki yine de bu görüntü aynanın büyüklüğü ile sınırlanmaktadır.

Bu sebeple Koçluk mesleği için ayna olmak sözcüğü belki kısaca yapılmış bir tanım olsa da derinine baktığımız zaman bu tanımın aslında pek de yeterli olmadığını, bir Koç olarak yapılan yansıtmanın çok daha geniş ve çok daha kapsamlı olduğunu, kişinin kendini göremediği boyutları ile gösteren bir yansıtıcı görevi üstlendiğini söyleyebiliriz.

360 derece gösterebilen, 3 boyutlu bir ayna hayal etsek ve buna zaman algısı da ilave etsek sanırım daha doğru olacaktır.

Ayna “şeyin” kendisini gösterir, bütününü değil.
Aynen “Menü yemeğin kendisi değildir” ya da “Harita arazinin kendisi değildir” tanımlamaları gibi.
Ayna da kişinin bütünü değildir. Kişinin durduğu yerden, aynanın açısı, büyüklüğü ve perspektifi ile orantılı oluşan bir görüntüsüdür.

1835 yılında bugünkü görüntüsüne kavuşturulan aynanın, günümüz teknolojisinden yararlanarak Drone metaforu ile değiştirilmesi vakti geldi mi acaba?

Hani şöyle danışanı alıp yukarı çıkartan, kendine, çevresine, olaylara ve insanlara geniş açıdan bakabilmesine olanak sağlayan, işin içine zaman çizgisini de katan ve içinde bulunduğu her şeyi 360 derece görebilmesine destek veren bir Drone.

Tamam belki ayna kadar nostaljik değil ama daha işlevsel olduğu kesin.

Adler İletişim Formu