Adler Blog

Kelebek Etkisi

Burcu Yalman

Kelebek Etkisi

Geçiş dönemi aynı zamanda bir yaratım, bir doğum sürecidir. Yeninin doğması için eskinin sona ermesi gerekir ve bu zaman alan, sancılı, inişli-çıkışlı, iki ileri-bir geri, bir süreçtir. Eğer bitirilmesi, geride bırakılması gereken bir türlü bırakılamıyorsa, hayat yeniye yer açmak için eskiyi gitgide zor yaşanılır hale getirir. Mesajlar alınsın ve gerekli dersler çıkarılıp yeniye yer açılsın, değişim dönüşüm yaşanılsın diye. Kişi o mesajları duymamazlıktan gelir, almamakta ısrar ederse ve bırakılması gerekeni tutmaya devam ederse, yani kısaca olması gereken yönde farkındalık sağlanmaz, gelişim, değişim gerçekleşmezse, hayat öyle bir olay yaşatır ki kişiye, dibe vurma, duvara çarpma gibi, alınması gereken ders acısıyla, yarasıyla gelir, en iyi ihtimalle bir daha unutulmamak üzere ders alınır. Can acır ama sonra yara kapandığında bu zorlu tecrübeye minnet duyulur. Çünkü birey acılı da olsa süreçten yenilenerek, büyüyerek, olgunlaşarak, olumlu yönde değişerek çıkmıştır. Mesleğimiz koçluk işte bu geçiş dönemlerindeki kişilerle buluşursa, bir nevi ebeliğe benzer bir hizmet halini alır: Kişinin, minimum acı, maksimum keyif ve verimle gebelik sürecini sağlıklı bir yaratımla sonlandırmasına destek olmak.

Kurumlar, toplumlar, hatta insanlık da geçiş dönemlerini bireylerin yaşadıkları gibi yaşarlar. Doğmaya çalışan kendine alan ararken, sonlanması gereken belki de en hırçın hali ile alanını kaptırmamaya çalışır, yeniye direnir. Şu anda toplum olarak, hatta tüm dünyada yaşadığımız süreç bundan farklı değil. Tarihin çok önemli bir geçiş dönemini deneyimliyoruz. Eski ile yeni arasındaki çekişmenin, çatışmanın sancısını, acısını her birimiz iliklerimize kadar yaşıyoruz. Belki de her anlamda polaritelerin zirve yaptığı bir dönemdeyiz. Çok gerilere gitmemize gerek yok, sadece 10 yıl önceyle karşılaştırdığımızda bile, katlanarak artan koçluk, kişisel gelişim, spirituel çalışmalar, inzivalar, yoga meditasyon kampları, aile dizimleri, nefes terapileri, şifalanmanın binbir yolu, otellerin bu hizmetlere yer veriyor, tatillerin karada, denizde bu tip programları da içeriyor olması, kurumların artık bu tarz eğitimleri arar sorar hale gelmesi, farkındalık, kolektif bilinç ifadelerinin neredeyse ilkokul öğrencilerinin diline kadar girmesi, 7’den 70’e çevreye, doğaya, insan hayatına verilen değer, BİZ bilinci, hepimiz BİRİZ inancı, insanlığın aydınlanma yolunda ne kadar hızlı ilerlediğini göstermekte. Diğer taraftan da giderek artan güç, başarı, prestij, popülarite, ünvan, maddiyat, sosyal konum bağımlılığı, çılgın bir hal alan rekabet hali, üretimden çok tüketim alışkanlıkları, BİZden önce BEN yaklaşımı, benim gibi olmayan bana tehdit inancı, sokaktan parlamentoya, üniversitelerden işyerlerine giderek artan tansiyon, agresyon, işlenen suçlar, artan terör vs. Aydınlık-karanlık, sıcak-soğuk, gündüz-gece kadar birbirinin zıttı. Bu zıt kutupların yarattığı gerilimin sancısını da tüm insanlık çekiyor. Ancak unutulmamalı ki görünen, duyulan, bilinen karanlık taraf, çünkü maalesef medyanın haber değeri bulduğu yer orası. Oysa ki aydınlık taraf da en az karanlık kadar var. Sessiz, sakin, mütevazi, görünmez değil ancak aranırsa bulunur türden. Ve de çok sağlam, çok kararlı, çok tutarlı, bulaşıcı, yayılması daha hızlı, etkisi daha derin.

Şimdi böyle bir dönemde bizim üzerimize ne düşüyor? Koç kimliğimiz bir yana, bizim, hiç olmazsa kendi başımıza yapabileceğimiz, aydınlıkta kalmaya özen göstermek. Bunun sadece iç dünyaya yönelik bireysel bir çalışma olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak iç dünyanızın huzuru, pozitif ve yüksek enerjisi ve güven hissi için yapacağınız her bireysel çalışmayla sistemin aydınlık tarafına önemli katkıda bulunduğunuzun farkında olun. Düşünce yapınız, duygularınız, ifadeleriniz, davranışlarınız, zihinsel kurgularınız ile kolektif bilinci ve sistemik yaratımı her an, her yerde etkiliyorsunuz. Yani dış dünyanızı pozitif ya da negatif etkiliyor olmanız, iç dünyanızın pozitif ya da negatif olmasından geçiyor.

Spiral Dinamikler öğretisi, şu an dünyada olanı, “Başarı Güdümlü” Turuncu dönemin, bir taraftan karanlık benzetmesi yaptığım “Ben Merkezci” Kırmızı döneme doğru aşağıya (geriye), diğer taraftan da aydınlık diye ifade ettiğim “Eşitlik” (Yeşil) ve “Bütünsel Akış” (Sarı) Dönemlerine doğru yukarıya (ileriye) çekilmesi olarak ifade etmekte. Sen günlük yaşamında davranış ve tutumlarınla hangi dönemin öğelerini yaşatıyor, olma halinle hangi dönemin değerlerini yansıtıyorsan o döneme çekilmemize katkıda bulunuyorsun. Korku, öfke, hırs, intikam, yargı, önyargı seni de karanlığın parçası yapıyor. Tüm bunları sevgi, güven, kabul, saygı ve açıklığa dönüştürdüğünde, tüm olup bitenin üstünden ötesinden baktığında eskiyle “didişmek” ya da bir mücadelede kazanan-yenilen, güçlü-zayıf olmak yerine, diyalog, paylaşım ve kolektif yaratıma ve yeniye alan açmaya katkıda bulunuyorsun. Bir de koçluk becerilerin ile bu yaklaşımı çevrene yaymaya ve var oluşunla insanlara umut ve ilham vermeye, örnek olmaya başladığında bil ki aydınlığa doğru son derece güçlü bir kelebek etkisi yaratmaktasın.

O halde bu geçiş döneminde, sen kendinde neyin tohumunu besleme, büyütme ve çevrene sunmayı seçiyorsun?

Burcu YALMAN
(PCC, ACPC, ACT) Adler CE Fakülte Lideri

 
 
Yazar: Burcu Yalman
Adler İletişim Formu