Adler Blog

Ne Kadar Sorumluluk Alacağım?

Ayla Türkmen

Ne Kadar Sorumluluk Alacağım?

Erişkin olmanın önemli göstergelerinden biri sorumluluk alanını çizebilmektir. Çizdiğimiz bu alanı duygu, düşünce ve davranışlarımızla dokuruz.

Duygusal zekayı anlatırken Daniel Goleman ‘Kendinin Farkında Olma’yı ilk adım olarak belirliyor. Buradaki farkındalık kişinin duygularının, tutkularının, ahlaki pusulasının farkındalığıdır. Durumlar karşısında neler hissettiğimizi fark edip, bu hislerin neden ortaya çıktığını araştırdığımızda, kararlarımızı alırken bizi nelerin etkilediğini anlayabildiğimizde kim olduğumuzu da keşfetmeye başlarız. Bu keşif kendi sorumluluk alanımızı belirlememizi destekler.

Sağlıklı bireyler olarak, yaşamsal fiziksel ihtiyaçlarımızı giderdiğimiz normal şartlarda kendi sorumluluğumuzu taşır halde olmamız beklenir. Dış dünya bizden beklentilerini ortaya koyabilir ya da biz bir yorum veya varsayımla bu beklentinin ne olduğunu anladığımızı zannedebiliriz. Her durumda bu sorumlulukları karşılamak üzere onları duygu, düşünce ve davranışlarımızla dokuduğumuz bu özgün alana alıp almamanın tek karar vericisi bizizdir. Sorumluluk alanımızı ancak kendimiz belirleyebiliriz.

Bu alan çok dar olduğunda yaşı ne olursa olsun ortaya büyüyememiş, kendi yaşamının dümenini elinde tutamayan bir kişi çıkar. Bu dar alanda yaşayan kişi ilişkilerini de iki erişkin arasındaki eşit ilişkiden çok, ergen ya da çocuksu ilişkiler halinde yürütür. Tersi bir tutumla bu alanı çok geniş tutan kişi ise, başkalarının alanlarına girip, kendisine ait olmayan sorumlulukları da üstlenerek, sınırlarının dışına çıkar ve iki uca kadar gidip, bir uçta mağdur veya diğer uçta despot bir kişi haline gelir.

Aşırılıklardan kaçınıp, dengede kalmak için ne kadar sorumluluk alacağım sorusunun basit bir ölçeği vardır; Kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızın tamamının sorumluluğu bir erişkin olarak bize aittir ve başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarından sorumlu değilizdir. Neye ihtiyaç duyduğunu fark edip, ihtiyacını karşılayacak seçeneklerini ortaya koyup, eyleme geçebilen birey, yaşamının sorumluluğunu taşıyan özgür bireydir. Bunun için meraklı, öğrenmeye açık, yargılayıp, etiketlemeyen bir zihniyet, edilgen olmayan bir dille düşünce ve duyguları ifade alışkanlığı edinmiştir. Sorumluluk sahibi kişi “beni kızdırdı” demez, “kızdım” der, beni “sevindirirsin” demez “sevinirim” der. Kendini yönetim gücünü başkasına teslim etmez. Duygularının sorumlusu olarak kendinden başkasını görmez. Kendi alanını böyle çizerken başkalarının alanına girmemek için de benzer bir yaklaşım sergiler. Başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarının sorumluluğunu almaz. Karşı tarafı “mutlu etmek” için çabalamaz, “üzmemek” için, “başına bir şey gelmemesi” için uğraşmaz. Bunun mümkün olmadığını, herkesin kendi duygularından, düşüncelerinden, davranışlarından sorumlu olduğunu bilir. “Fedakarlık” yapmaz, seçimlerinin sonucunu davranışına yansıtır ve bunların sorumluluğunu alır.

Marhall Rosenberg şiddetsiz iletişimi anlatırken kendi ihtiyaçlarımızı bilme ve bildirme sorumluluğumuz olduğunun altını kalın çizer.

Eşit ilişki kendi sorumluluklarına sahip çıkan iki kişi arasındaki ilişkidir. Koçluk ilişkisi de erişkinler arası eşit bir ilişki olduğuna göre, bu süreçte koçun hem kendi sorumluluk alanını doğru çizmesi hem de koçluk alan kişinin sorumluluk alanını belirlemesine destek vermesi beklenir. Koç danışanın sorumluluğunu değil, sürecin sorumluluğunu taşıdığını bilir. Sorumluluğun bir yük değil, özgürlük olduğu bilinci erişkin bir yaşamımızı tatminkar kılar.

Ayla Türkmen
(PCC, ACPC, ACT)

 
 
Yazar: Ayla Türkmen
Adler İletişim Formu